Kent içinde herkes öncelikle yayadır
Evinin kapısından yürüyerek çıkmak durumunda olan yaya, otomobil sürücü ehliyeti olmaksızın kentinin her noktasına yaya olarak erişim hakkına sahiptir.
Kevser Üstündağ “Akademisyen, Sokak Bizim Derneği Kurucusu”
Yürümek erişimin temel aracıdır. Kent içinde herkes öncelikle yayadır. Güvenli ve konforlu yürüme ortamının tasarlanması ve erişilebilirliğin sağlanması kentsel yaşamı olumlu yönde etkiler.
Günümüzde yürümeyi ve trafikteki yayanın erişilebilirliğini önemseyen kentlerin yaşam kalitelerinin yüksek olduğu bilinmekle birlikte, trafik problemlerinin çözümünde yaya öncelikli politikaların ve uygulamaların yetersizliği gözlemlenmekte. Kentlerde otomobil sahibi olanlar hatta ehliyet sahibi olanlar kentiçi yolculuklarda yayalara ve yürüyenlere göre öncelikli konumdadır. Kentiçi ulaşımda otomobil kullananlar ve diğerleri yani toplutaşım kullanıcıları, bisikletliler ve yayalar yarışır durumdalardır. Bu kışkırtılan rekabet trafik sorununu çözmek yerine kette yaşayanlarda gerginlik yaratmakta ve günlük yaşam kalitesini olumsuz yönde etkilemektedir. Kentin herkes tarafından eşit koşullarda paylaşılmasının temelinde ulaşım ve trafik problemlerinin çözümünde bütüncül politikalar ve Avrupa Kentsel Şartı kapsamında uygulamaların gerçekleştirilmesi yatmaktadır.
Yaya tanımı
Evinin kapısından yürüyerek çıkmak durumunda olan yaya, otomobil sürücü ehliyeti olmaksızın kentinin her noktasına yaya olarak erişim hakkına sahiptir. Yaya haklarının, savunucusu olmak için yayaların ortak söylem geliştirdikleri platformlar, dernekler yoktur ya da yok denecek kadar azdır. Son yıllarda Sokak Bizim Derneği ve Yaya Derneği dışında bu konuya odaklanan katılımcı ve aktif, yerel dernek ya da kuruluştan bahsetmek çok zordur. Bununla birlikte otomobil için kurulmuş, araç güvenliği üzerine çalışan, otoparklarından sorumlu, yarışlarıyla, fuarlarıyla geçmişten beri desteklenen, sürücü haklarını savunan yüzlerce platform, dernek, kuruluş sayılabilir. Bu derneklerin temel amacı araçlı yolculukların artmasını desteklemese bile, otomobili kentin ve ulaşımın vazgeçilmez bir parçası gibi göstermektedir. Otomobil camiasının çok güçlü ve örgütlü olması yaya hakları savunucularının seslerinin duyulmasını engellemektedir. Yasal çerçeveye yaya hakları özelinde bakıldığında 2918 Nolu Karayolları Trafik Kanunu’nda yayaları ilgilendiren çok az sayıda madde bulunmaktadır. Bu maddelerden birisi Yaya geçidi tanımını verirken diğeri ise Yaya yolu ve Yaya kaldırımının tanımı ile kısıtlı kalmaktadır.
Yaya geçidi
Taşıt yolunda, yayaların güvenli geçebilmelerini sağlamak üzere, trafik işaretleri ile belirlenmiş alandır. Yaya yolu (Yaya kaldırımı) tanımı için ise: Karayolunun, taşıt yolu kenarı ile gerçek veya tüzelkişilere ait mülkler arasında kalan ve yalnız yayaların kullanımına ayrılmış olan kısmıdır
Bu maddeler yayaların hangi kurallar çerçevesinde trafikte var olacaklarını vurgulamaktadır. Yayaların trafikte nasıl davranmaları gerektiği ile ilgili uyarıcı nitelikte hazırlanmıştır.
Yasada yayalar ile ilgili önceliklere değinilirken yaptırımlara yer verilmemektedir. Karayolları Trafik Kanununda yaya kelimesi geçen en önemli dördüncü bölüm de ise;
Yayalar, hayvanla çekilen veya elle sürülen araçlarla hayvan sürücüleri ve yarışlar hakkında kurallar Başlığı altında yer almaktadır.
Son yıllarda gerçekleştirilen Ulaştırma Şuralarının daha kapsamlı ve farklı uzmanlık alanları ile birlikte yapılıyor olması trafikte YAYA ile ilgili mevzuatın revizyonu için önem taşımaktadır. İnsan hakları bildirgesi çerçevesinde, kentli haklarından yola çıkan ve yaya haklarına odaklanan ortak toplantılar ile elde edilen sonuçlar raporlarda kalmadığı sürece yaya hakları savunucularına gerek kalmadan yaya öncelikli kentlerde yaşamak mümkün olabilir mi acaba?