Adana’da yaya olmak
Türkiye’nin en güzel ve kendine has şehirlerinden birisi Adana. Halkı, sıcağı, doğası, kebabı, bici bicisi, şalgamı, sıkması, cıncıkçıları, şırdancıları ile farklı bir dünya. Ne zaman Adana’ya gelsem kendimi hep gülümserken bulurum.
Kırmızı yeşil trafik ışıkları
Adana’da trafik de kendisine has. Trafik ışıkları 2 ışık olarak algılanıyor. Sadece kırmızı ve yeşil, sarı ışığı gereksiz buluyorlar. Yani o sarı ışığın hazırlık kısmı Adana’lılar tarafından yok sayılıyor. Genel olarak sarı ışık “geç” ve bas gaza şeklinde algılanıyor.
Olmazsa olmaz korna
Korna burası için vazgeçilmez, fren gibi, gaz gibi araca bindiğiniz andan itibaren mutlak kullanılması gereken bir donanım. Kornaların arasında kendisine göre bir uyum var, otobüsler farklı, minibüsler farklı, binek araçlar ve 2 tekerlekli araçlar da farklı tonlarda çalıyor. Binek araçlarda reno station ve kartallar farklı, yeni araçlar farklı tonda. Yeniler biraz daha üflemeli çalgılar gibi. Aslında bu korna cümbüşünden, Adana bir senfoni orkestrası daha çıkartır.
Emniyet kemeri mi?
Emniyet kemeri pek tutulmuyor buralarda, Adana sıcak tabii diyorlar. Kemer kullananlara da pek iyi gözle bakılmıyor zannımca. Trafik polisi de emniyet kemerini bir denetim olayı olarak görmüyor, kemersiz araçlar vızır vızır polislerin önünden geçiyor. Arka koltukta kemer kullanımı ise kırmızı kar yağmasını istemek gibi bir şey…
Sürpriz seven sürücüler
Adana’lılar sürprizi çok seviyor. Örneğin sağ şeritte giden bir araç, sağa dönecek diye düşünüyorsunuz, hooop hemen sola geçip dönüyor. Sinyal sevmiyorlar, arkamdakilerde sürpriz olsun diye sinyal kullanmıyorlar. Ayrıca sinyal sesinden de rahatsız oluyor olabilirler yani.
Vızır vızır elektrikli bisikletler
Adana’nın en can alıcı araç çeşidi ise her yerde arkanızda, önünüzde, karşınızda olabilecek 2 tekerlekli araçları ve özellikle elektrikli bisikletleri. İnanılmazlar, kaldırımda, caddede, köprüde her yerdeler. Onlar su gibi, kaç kişi binerse o kadar insanı üstelerine sığdırıyor. 6 kişinin bir elektrikli bisiklete bindiğine şahitlik ettim ama o kadar hızlıydı ki fotoğraf çekemedim. Kadınlar motorların arkasında çay masasında gibi oturuyor ve tutunmuyorlar bile, çocuklar kadının ve adamın, motosikletin ya da bisikletin her yerine serpiştirilip güle oynaya gidiyorlar. Kask, kask mı? Kolda takılı kasklar belirli yerlerde görülüyor, onun dışında “getir” personeli kask kullanıyor, sanırım zorunlu, diğerleri ise “burası Adana” diyor. Kaldırımda yürürken birden arkamdan tiz bir korna sesi duydum, makul sayıda 4 kişinin bindiği bir elektrikli bisiklet, “abla yol ver” dedi, “burası benim yolum, senin ne işin var burada?” deyince, “abla burası Adana, sen kendi memleketine dön” dedi. Ve ben bir kez daha burasının Adana olduğunu anladım.
Adana’da yaya olmak
Adana’da yaya olmak ise ayrı bir duygu. Genel olarak tüm sokaklar Formula1 pisti olarak görüldüğünden hız ile ilgili bir yorum yapmak olanaksız. Yaya olarak hemen atak davranmaya başlıyorsunuz. Geceleri farlarını açmayan araçlar sayesinde görüş açınızı geliştiriyorsunuz. Korna sesleri her daim sizi yönlendiriyor ve kulağınız hassas noktaya ulaşıyor. Eğer şanslıysanız kırmızı ışık yanarken karşıya geçip, işi bitiriyorsunuz ama ışık yoksa el ayak koordinasyonu ve çabuk hareket etmeniz sayesinde karşı kaldırıma ulaşıyorsunuz. Bunları yapamazsanız artık yapacak bir şey yok mukadderat… Sokak hayvanları, her yerde olduğu gibi Adana’da da kırmızı ışığın yanmasını bekliyor.
Burası Adana, Adana’da trafik başka…